Sigortanın sigortası ya da bir anlamda yeniden sigorta demek olan reasürans, sigortacının üzerinde tutamayacağı kadar büyük risklere ya da bu risklerin toplamından oluşabilecek yükümlülüklere karşı bir kapasite ve koruma sağlamaktadır.
Bugünkü anlamda sigortacılık 1310 yılında İtalya’da nakliyat sigortasıyla başlamıştır. Bilinebilen en eski reasürans anlaşması ise 1370 yılında Genevo’da yine bu branşta yapılmıştır. Bu süreci izleyen yıllarda sigorta ve reasürans günün şartları, teknolojik gelişmeler ve talepler doğrultusunda sürekli gelişerek bugünkü biçimlerini almıştır. Hatta burada anlatılacak olan reasürans (dolayısıyla sigortacılık) klasik ya da geleneksel reasürans olarak tanımlanmakta, yeni ihtiyaçlar doğrultusunda finansal reasürans olarak adlandırılan yeni reasürans biçimleri ortaya çıkmaktadır. Sigortacılıkta da benzer gelişmeler olmakta “captive” sigorta şirketleri ve bankassurance türü yaklaşımlar geliştirilmektedir.
Reasürans anlaşması sigortacı ile reasürör arasında gerçekleşir; sigortalının muhatabı ve başvurabileceği yer yalnızca sigortacıdır. Başka bir deyişle reasürör ile sigortalı arasında herhangi bir doğrudan ilişki yoktur. Bu anlamda reasürans sigortacıyı kabul ettiği risklerde ya tek tek kapasite verebilir (ihtiyari reasürans) ya da önceden yapılmış belirli anlaşma şartları doğrultusunda bir yıl içinde sigortacının kabul edeceği işlerde bir kapasite sağlar (trete reasüransı). Bu anlaşmalar sigorta şirketlerinin sermayesi, portföyünün yapısı ve talebi doğrultusunda çok farklı biçimlerde yapılabilmektedir.
Yukarıda anlatılanlardan da anlaşılabileceği gibi reasürans tek başına var olan bir olgu olmayıp, sigortacılığa dayanan ve sigortacılığın derinliği ve gelişmişliği ölçüsünde büyüyen bir faaliyettir. Böylece sigortacılık ülkelerin gelişmişlik seviyeleri, ticaret hacmi ve yaşam standartları doğrultusunda gelişir ve reasürans hacmi de bu gelişmişlik doğrultusunda büyür.
Sigortacılık özünde yerel ya da ulusal sınırlar( Türkiye, Türk Bayrağı gibi) içerisinde yürütülürken, reasürans daha çok uluslararası bir karakter taşır. Reasürans aracılığı ile riskler belirli şirketler ve piyasalar arasında yayılır. Böylece, sigortacının üzerinde taşıyamayacağı riskler çok sayıdaki yerli ve uluslararası reasürans şirketleri arasında paylaşılarak riskler yaygınlaştırılır.
Şirketlerin reasürans ihtiyacı doğal olarak belirli reasürans piyasalarının oluşmasını sağlamıştır. Bu piyasaların belli başlıcaları sırasıyla, Londra’da dünyanın en eski ve geleneksel kurumu olan Lloyd’s ve şirketler, Kıta Avrupası, Newyork Piyasası, Japonya ve Bermuda olmaktadır.
TÜRK SİGORTA SEKTÖRÜ
Türkiye'de sigortacılık Batı Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça yenidir. 1870 yılında Istanbul'da meydana gelen çok büyük bir yangının arkasından Türkiye'de yabancı sigorta şirketleri acentelik açarak Türk sigorta sektörüne tamamıyla hakim olmuşlardı. İlk ulusal sigorta şirketi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1916 yılında kurulmuş ve 1923 yılında Cumhuriyetin ilanından sonra diğer ulusal şirketlerce takip edilmiştir. Her ne kadar sigorta ibaresi ilk kez 1860 tarihli Ticaret Kanununda yer almışsa da, sigortacılığın tarifi, sigorta sözleşmelerinin tipleri ve bunları yöneten şartlar bilahare 1906 tarihli Ticaret Kanununda tanımlanmıştır. Ancak tüm yabancı ve yerel sigorta şirketlerinin faaliyetlerini düzenleyen ve poliçe sahiplerinin haklarını gözeten yasa, "Zorunlu Reasürans Yasası" ile birlikte 1927 yılında çıkarılmıştır. Böylece sigortacılık faaliyetlerinin ve denetleme ilkelerinin yasal şekli tesis edilmiştir. Türk Sigorta Sektörü halen bazı maddeleri zaman içinde gereksinime göre değiştirilmiş bulunan 1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu ile yürütülmekte olup modern, Avrupa Birliği normlarıyla uyumlu ve bağımsız bir denetleme sistemine sahip yeni yasa taslağının yasalaşmasını beklemektedir.
1990 yılına kadar tarifeli bir piyasa olan Türk sigorta sektörü aynı yıl Türk ekonomisinin serbestleştirilmesi paralelinde Motorlu Araç Trafik Sigortaları hariç hayat-dışı branşlarda tarife sistemini terk etmiştir. Hayat Sigortaları 1982 yılında serbestleştirilmiştir. Öte yandan, Otobüs Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası (1989) yerine Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası (2004), Tehlikeli Maddeler Zorunlu Sorumluluk Sigortası (1991), Tüpgaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası (1991) ve Meskenler için Deprem Sigortası (2000) kullanıma sunulmuştur. Kamu menfaatinin söz konusu olduğu durumlarda zorunlu sigorta ihdası konusunda karar verme yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir.
Türkiye deprem riskine maruz olduğu için 1993 yılından bu yana yangın sigortalarına ek olarak deprem teminatı verilmesi halinde kullanılmak üzere koasürans ve muafiyet oranları içeren zorunlu bir Deprem ve Yanardağ Püskürmesi tarifesi yürürlüktedir. Ayrıca, değişik koasürans ve muafiyet oranları içeren ancak uygulaması zorunlu olmayan bir Grev, Lokavt, Kargaşalık, Halk Hareketleri ve Terörizm tarifesi de sektör tarafından kullanılmaktadır.
Yine 1993 yılından beri Türkiye'de faaliyet gösteren sigorta ve reasürans şirketleri yangın ve mühendislik branşlarında saklama paylarında kalan net primler ile bunların getirilerini deprem hasarlarını karşılamak üzere 15 yıl süreyle olağanüstü karşılık olarak ayırmak zorundadırlar.
2000 yılında, 1999 depremlerini takiben meskenler için zorunlu hale getirilmiş bulunan deprem sigortalarını yürütmek üzere tesis edilen "Doğal Afet Sigortaları Kurumu" (kısaca DASK) Pool'u
tesis edilerek yönetimi beş yıllık bir süre ile bu konuda deneyimli Millî Reasürans T.A.Ş.ne verilmiştir.
Türkiye'de 23.07.1927 tarih ve 1160 sayılı Yasa ile şekillendirilmiş zorunlu reasürans devri 31.12.2001'de sona ermiştir.(Tarihçe ve mevcut sisteme Millî Reasürans T.A.Ş. bölümünde genişçe yer verilmiştir).
Türkiye'de faaliyette bulunan tüm sigorta ve reasürans şirketleri, sigortacılığın geliştirilmesi ve şirketler arasındaki dayanışmanın sağlanması konularında sigorta sektörü ile hükümet arasında bir halka oluşturan "Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği"ne üye olmak zorundadırlar. Türk sigorta endüstrisi Devlet Bakanlığına bağlı Hazine Müsteşarlığı kapsamında olup Türkiye'de sigortacılık faaliyetleri kamu menfaatini korumak amacıyla Başbakanlığa bağlı Devlet Bakanlığı'nın bir ünitesini oluşturan "Sigorta Denetleme Kurulu" tarafından denetlenmektedir. Bu denetim, zaman içinde değişen gereksinim ve talepler göz önüne alınarak zaman zaman değiştirilen 1959 tarihli "Sigorta Denetleme Yasası" kapsamında yürütülmektedir. Hazine Müsteşarlığı'nın Genel Müdürlük mertebesinde temsil edilen bir sigorta departmanı bulunmaktadır.
Türk sigorta sektöründe faaliyet gösteren şirketler, tekdüze hesap planına göre hazırladıkları bilanço, kar/zarar hesapları ile yükümlülük karşılama yeterliliği tablolarını her üç ayda bir Hazine'ye göndermek zorundadırlar.
2003 yılında 55 şirketten oluşan sigorta endüstrisi, %18,4 olarak gerçekleşen enflasyon oranının üzerinde bir önceki yıla oranla %40'lık bir artışla 5,085 trilyon TL prim üretmiş ve bu miktar ABD Dolarıyla 3.626 milyon olup bir önceki yılın 2.229 milyon ABD Doları primine oranla %64'lik bir artış kaydetmiştir.
Branş bazında 2003 yılı prim üretimi bir önceki yılla karşılaştırmalı olarak aşağıda gösterilmektedir :
Yangın | : | 864.354 |
% 33 |
Nakliyat | : | 200.48 | % 26 |
Kaza | : | 2.228.501 | % 44 |
Mühendislik | : | 221.510 | % 22 |
Tarım | : | 20.586 | % 35 |
Sağlık | : | 517.541 | % 27 |
Hayat | : | 1.032.552 | % 54 |
Toplam | : | 5.085.452 | % 40 |
(Not: Bu rakamlar Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği raporundan alınmıştır.)
Sektöre yeni girecek şirketler için asgari sermaye gereksinimi 2003 yılı Mayıs ayında 10.3 trilyon olarak belirlenmiş olup, bu rakam Hazine Müsteşarlığı'nca ülkedeki mevcut enflasyon dikkate alınmak suretiyle zaman zaman arttırılmaktadır.